Uzmanlar tarafından akıl sağlığını korumak ve/veya iyileştirmek için verilen başlıca tavsiyelerden birisi fiziksel egzersiz yapmaktır. Bu egzersiz, bireyin kendi zevk ve ihtiyaçlarına göre değişecektir. Hafif tempolu bir yürüyüş yapmak da olabilir, bir takım sporu yapmak da…
Dünya çapında yaygın olarak görülen psikolojik rahatsızlıklardan birisi “anksiyete bozukluğu”dur. Anksiyete bozukluklarının yaklaşık olarak dünya nüfusunun %10’unda görüldüğü ortaya konmuştur. Bu oran, kadınlarda, erkeklere nazaran iki kat daha fazladır. Ve egzersiz yapmak, anksiyete bozukluklarında uygulanan ümit verici bir tedavi yöntemidir. Ancak egzersiz dozunun, yoğunluğunun veya fiziksel uygunluk seviyesinin anksiyete bozuklukları geliştirme üzerindeki etkisi hakkında çok az bilgiye sahibiz.
Bu konuyu aydınlatmak adına oldukça kapsamlı bir araştırma yapıldı. İsveç’teki araştırmacılar, dünyanın en büyük “uzun mesafe kros kayağı” yarışını (Vasaloppet) ele aldılar. 1989-2010 yıllarını ele alan araştırmada; yarışmaya katılanların o dönemde yarışmayan kayakçılara göre anksiyete bozukluğu geliştirme riskinin önemli ölçüde daha az olduğu görüldü.[1] Çalışmada yaklaşık olarak 400.000 kişiden (kadın ve erkek) elde edilen veriler kullanıldı ve bu sayı, bu çalışmayı, her iki cinsiyet bağlamında yapılan en geniş kapsamlı epidemiyoloji çalışmalarından birisi yapmaktadır.